Boşanma sürecindesiniz, velayet savaşının tam ortasında… Çocuğun kimde kalacağına hâkim karar verecek. Anlaşma sağlanamadığı zaman çocuğun velayetinin hangi ebeveyne verileceğine karar verilmesi kolay değil. İspatlanması gereken bir sürü şey var. Bu, birkaç yıl sürecek oldukça yıpratıcı bir sürecin içindesiniz demektir. Siz, eşiniz ve çocuğunuz… Yani davacı -hanginizseniz artık fark etmez- davalı -yine kim olduğu fark etmez- ve çocuk -ikinizin çocuğu-. Karar verilene kadar çocuğun bir ebeveynde kalması gerekiyor değil mi? Savaş daha o zaman başlıyor.
“Evet, bizim davamız sürüyor ama çocuğumuza zarar verir miyiz hiç? Bizim derdimiz birbirimizle o kadar. Anne baba olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz, velayette sorunumuz yok” diyebilirsiniz. Çocuğunuzu öncelikli kılmanıza sevinirim, “yine de birbirinizi incitmemeye çalışın” derim.
“Çocuğumuz bende kaldı, annesi ile böyle bir karar verdik. Annesi ile sık sık görüşüyor zaten, kararları da birlikte alıyoruz” diyorsanız. Duyarlılığınıza sevinirim, “yolunuz açık olsun” derim.
Sözüm yangından mal kaçırır gibi çocuğunu annesinin haberi bile olmadan kaçıran, saklayan babaya… Sözüm annesinin çocuğunu görmesini engelleyen, haber almasına bile izin vermeyen babaya…
Belli ki canın yanıyor, sen de can yakmak istiyorsun. Annenin canını ancak çocuğundan mahrum ederek yakabilirsin, haklısın. Peki ya yaktığın çocuğun da canıysa? Biliyorsun değil mi? Ona o “can”ı siz anneyle birlikte verdiniz, şimdi çocuğunun yarısını yok ediyorsun. Belli ki öfkelisin, bir türlü soğumuyor için, anneye haddini bildirmek istiyorsun, pişman olmasını bekliyorsun. Çocuğunu görmemesi için bütün yolları kapatıyorsun. Kim burada asıl cezalandırılan sence? Anne mi, çocuğun mu?
Belki de öç almanın başka bir yolunu deniyorsun, çocuğunu etkiliyorsun ve onu annesini görmek istemediğine ikna ediyorsun. Çocuğun kaçıyor anneden, görmek istemediğini söylüyor. Senin artık bir şey yapmana gerek yok. Seni doğuran kadın “kötü” mesajı verdin artık. Hani çocuğun anneden de parça taşıyor ya, o zaman çocuğuna “sen de kötüsün işte” demiş olmuyor musun?
Hayal et şimdi. Çocuğun büyüdü yetişkin oldu. Nasıl bir hayatı olur sence? İşte ihtimaller:
- İç dünyası bölük pörçük, yaralı anne iç dünyadır.
- Kızgındır; öfkelidir annesinin bir parçası hala içindedir.
- Suçludur; annesine gidememiştir.
- Değersiz, sevilmeye layık olmayan biridir; annesi yanında olamamıştır.
- Güvensizdir; anne baba arasındaki savaşta o hiç önemsenmemiştir.
- Bir türlü yetmez. Ne ilişkilerinde yaşadığı sevgi yeterli gelir, ne gösterilen ilgi, ne de kazandığı başarılar. Hep bir tarafı eksiktir çünkü.
Kim kazanmış oldu sizce?