Bir bebeğin aileye katılacağı haberi alındığı andan itibaren onunla ilgili hayaller kurmaya başlar birçok ebeveyn. Kime benzeyeceği, cinsiyeti, neleri seveceği, büyüdükçe asi olup olmayacağı, baba mesleğini seçip seçmeyeceği, aile işini devralıp almayacağı ve sayfalara sığmayacak bir sürü “beklenti” üretilmeye başlar. Bu planlamaları hayata geçirebilmek için ebeveynler çocukları büyürken çeşitli adımlar atarlar. Çocuklarını iyi okullara gönderirler, özel hocalar tutarlar, kurslara kaydettirirler, belki de birikim hesapları açarlar. Tüm bunları çocukları iyi bir kariyere ve neticesinde iyi bir hayata sahip olsun diye yaparlar.
Çocuğunuzun isteklerini duyuyor musunuz?
“Ne kadar şanslı çocuk!” diyor musunuz okurken? Eğer tüm bu planlar yapılırken çocuğa fikri soruluyorsa, büyüdükçe değişen isteklerine ayak uyduruluyorsa, genç duyuluyorsa, kendi kariyerini seçmesine izin veriliyorsa, her koşulda ebeveynlerini yanında hissedebiliyorsa; kesinlikle size katılıyorum. “Ne şanslı bir çocuk!” Saydıklarımı yapmayan, sadece kafasındaki gelecek planına çocuğunu yerleştirmeye çalışan, kendi sahip olamadıklarını çocuğuna onun ne istediğine, ne sevdiğine bakmadan veren ebeveynlere “helikopter ebeveyn” deniyor. Kısaca çocuğun varlığını, kişiliğini, eğilimlerini, güçlü yönlerini görmezden gelip, kendi istediği ya da hayal ettiği geleceğe çocuğunu sürükleyen ebeveynler diyebiliriz. Bu noktada kötü niyetten tabii ki bahsetmiyorum. Ebeveyn olarak çocuğunun başarılı olmasını istemenin yanlış bir tarafı yok. Sadece resmin eksik bir kısmı var; çocuğun nerede, ne yaparak mutlu olacağının atlandığını görmek zorundayız.
Sorun: Sen ne yapmak istersin?
Tercih etmek, seçenekleri değerlendirip seçim yapmak çocuklara sorumluluk almayı öğretir. Çünkü seçtiklerimizden sorumluyuz. Tüm bu konularda, okula gitmemeyi ya da ders çalışmamayı, tüm gün oyun oynamayı seçmekten bahsetmiyorum. Çocuğunuzun yabancı bir dil öğrenmesini istiyorsanız dil seçimini ona bırakmanızdan bahsediyorum. Belki sizin hep hayal ettiğiniz, hep özendiğiniz gibi Fransızcayı değil de İtalyancayı seçecek. Belki en yakın arkadaşınızın kızı gibi piyano çalmak istemeyecek de bateriye merak saracak. Çocuğu, kendi seçtiği yolda daha çok mutlu olacaksa, bunu esirgediği için en çok ebeveyni üzülmeyecek mi? Bunun yerine çocuklara fırsat verin, belki de bateri ona uygun olmayacak. İşte o zaman sizin önerinizi duymaya daha hazır olacak. Daha uyumlu ve istekli bir şekilde sunduğunuz seçenekleri dinleyebilecek. Sizi dinlemesini istiyorsanız, önce onu dinleyin. Dinleyin ki birini dinlemeyi ona öğretebilin.
“Ben ona sadece yardımcı oluyorum.”
Çocukların ebeveynlerinin yardımına, desteğine, zaman zamanda yönlendirmesine tabii ki ihtiyacı var. Her şeyde olduğu gibi burada da aynı kural geçerli; “Azı karar, çoğu zarar.” Sürekli başkalarının fikirlerine göre hareket eden biri kendi isteklerini keşfedemez. Yeniliklere karşı daha temkinli yaklaşır. Karar vermekte, inisiyatif almakta ve kriz yönetmekte oldukça zorlanır. En başta ebeveyn olarak hayal edilen “başarılı kariyerin” anahtarı aslında bu becerilerde saklı değil midir? Çocuğundan bunu esirgemeyen ebeveynler tam da hayal ettikleri gibi çocuklarının mutlu, başarılı bir yetişkin olması için gerekenleri yapmış olacaklardır.