Çocukların teknoloji kullanımını açıklamaya çalışmak, hiç gitmediğin bir ülkenin dilini konuşmaya benziyor. Deneyim havuzumuzda olmayan bir duruma kızıyoruz, onu yasaklıyoruz ya da sınırlandırmaya çalışıyoruz. Yetmezmiş gibi bunu başaramadığımızı düşündüğümüz her an kendimizi yetersiz yetişkinler olarak etiketleyip kısır bir döngünün içine sokuyoruz. Unutmayın biz büyürken ne Fortnite vardı ne Brawl Starsn ne de YouTube…
Bu iş uzaktan bakarak olmaz.
Çocukların tablet, telefon, bilgisayar ya da akıllı televizyon gibi dijital araçları kullanımını anlayabilmek için o dünyanın içinde kendimize yer bulmamız lazım. Uzaktan bakarak, şehir efsanelerine kulak vererek ya da kendi çocukluk yıllarımızla kıyaslayarak orada ne olduğunu anlamak çok zor hatta imkânsız. Bizim bilmediğimiz bir dil konuşuluyor orada. Kendine ait düzeni olan yeni bir yer dijital hayat. Çocuklarla savaşarak o dünyaya bırakın müdahale etmeyi, yaklaşmamız bile mümkün gözükmüyor.
İnternet hayatlarımızda kendine yer bulmaya başladığında ve çocuklar bilgisayar başında uzun zaman geçirmeye başladığında herkesin en büyük endişesi kızılötesi dalgaların beyne vereceği zararlar ve ekran ışığının gözde yarattığı tahribattı.
Teknoloji: 1 – Ebeveyn: 0
Zamanla teknoloji ilerledi, oyunlar ve platformlar gelişti. Bu endişelere omurga sorunları, kilo problemleri ve beden duruşuyla ilgili maddeler eklendi. “Bizimle hiç vakit geçirmiyorsun.” demek sadece bir sitem cümlesi gibi havada asılı kaldı. Oysa en önemli yeri kaçırdığımızı takvimdeki yıllar geçtikçe fark edebildik. Sahiden ettik mi?
Çocukların ve gençlerin dijital araçları kullanması bir araç olabilecekken, hayatlarını bu dijital dünyanın üzerine kurdukları bir amaca dönüştü. Mutlu oldukları, sinirlendikleri, adrenalin salgıladıkları bir yer oldu dijital dünya. Hem duygularına yer verdi o alan hem de kurdukları ilişkilere sahip çıktı. Kimi zaman sanal bir kimlik benimsemeleri bile fark etmediğimiz bir durum olarak bir rafa yerleşti. Gittikçe bizden uzaklaşmalar işte böyle başladı.
Dijital hayatın çocuklara ne sunduğunu anlamaya çalışmadan oyunları, videoları, dizileri ve nicelerini eleştirmenin kendi kuyruğunu kovalayan bir kedi olmaktan farkı yok artık. Bugün bir çocukla karşılaştığınızda ona oynadığı oyun hakkında sorular sormaya ne dersiniz? Belki hiç tahmin etmediğiniz bir şeyi öğrenmeniz an meselesidir.