Ne hayaller kurarak çıktığınız cumartesi gezmesi yine bir anda krize dönüştü. Oysa bir hafta boyunca birlikte yapabileceğiniz aktiviteleri planlamıştınız. Önce güzel bir yemek yiyecektiniz ardından da oyun merkezinde gönlünüzce eğlenecektiniz. Ne oldu da sadece ona “Gel, buraya gidelim.” dediğiniz anda her şey bir savaşa döndü?
Geçmişin birikimleri, günün krizlerini belirler.
Çocukların davranışlarına türlü türlü şekilde müdahale edebilirsiniz. Hatta bu hamlelerinizden çoğunlukla iyi sonuçlar da alırsınız. Ancak gerçek bir meseleyi gerçekten çözmediyseniz, o durum pusuya yatar ve kendini ortaya koyacağı zaman gelene kadar bekler. İşte sizin hayaller kurduğunuz cumartesi günündeki kriz geçmiş dönemlerde çözülmeyen ve rafa kalkan diğer krizlerden beslenir. Engellenmeyi, kontrol edilmeyi veya kural konmayı sindiremediği durumların birikimiyle basit bir “Gel, buraya gidelim.” teklifi işleri karıştırır.
Duramıyorum. Seni itiyorum. Yine de bana yardım et.
Çığlık atan, tepinen ve vuran bir çocuk sahneye çıktığında onunla ne yapacağınızı bilemeyebilirsiniz. Dışardan bakan diğer insanlar ve içinizdeki karışık duyguların bir araya gelmesi her şeyi daha da çözülmez bir hale getirebilir. Böyle zamanlarda kendinize sorun: hangisi daha önemli? Çocuğumun sakinleşmesini istiyorum çünkü çok gergin ve çocuğumun durmasını istiyorum çünkü herkes bize bakıyor. Seçeceğiniz cümle sayesinde o sorunu ele alma biçiminiz hızla değişebilir. Eğer ona ulaşmak birinci amacınız olursa onu nasıl durdurabileceğinizi daha kolay bulabilirsiniz. Bazen tek bir cümle bütün kapıları açabilir. “Senin için buradayım ve seni terk etmeyeceğim.”