Aileye yeni katılan bir bebeğin eve getirdiği mutluluğu tarif etmeye çoğu zaman kelimeler yetmez. Bir kişi için bu durum söz konusu değildir: büyük çocuk.
Bazı çocuklar bebek dünyaya gelmeden önce kardeş sahibi olmayı çok ister. Bekler, talep eder, hayaller kurar, başka çocukların kardeşleri üzerinden kıyas yapar… Ta ki bebek evin kapısından içeriye girene kadar.
Özellikle kardeşini heyecanla bekleyen bir çocuk davranışlarını tam tersi yönde değiştirdiğinde aile üyeleri şaşırır. Büyük çocuklarının neden farklı davrandığını anlayamaz. Bu işe gönül veren, bebek gelmeden önce cıvıldayan çocuğun yeni hali pek de beklendiği gibi görünmüyordur.
Hayal edilen ve aslında olan birbirinden farklıdır.
Özellikle 0-6 yaş aralığını içine alan okul öncesi dönemdeki çocukların beyin gelişimi bütünüyle tamamlanmamıştır. Bu yüzden soyut düşünemezler ve gerçekliği olduğu gibi algılarlar. Bu duruma yaşamda geçirdikleri kısa birkaç yıl da eklenenince ortaya hayat tecrübesi olmayan insan yavruları çıkar. Dolayısıyla onun dışarda gördüğü kardeş konseptiyle eve gelen ve anneye tam bağımlı olan “şey” arasında kocaman bir uçurum vardır. Evet, doğru gördü gözleriniz. Ağlayan, bağıran, yutkunan ve daha önce hayatında buna benzer bir örnek görmediği için evin büyük çocuğu için kardeşi, yeni ve değişik bir “şeydir”. Henüz kardeş olamamıştır. Bütün bunları bir satırda topladığımızda karşımızda duran duygunun adı hayal kırıklığı olur.
Annem artık sadece benimle oynamıyor.
Doğum, bir kadın için hem duygusal hem de fiziksel birçok değişimi barındırır. Anne olan kadın hem bu değişimleri yönetmeye çalışır hem de yeni doğan bebeğine bakım verip ona alışmaya çalışırken, büyük çocuk oyun arkadaşını kaybeder. İşte kıskançlık denilen duyguya doğru yürüyüş de böyle başlar. Büyük çocuğun evdeki yetişkinlerden talep etmeyi en çok sevdiği şey ilgidir. Ancak hayatlarına katılan “küçük şey” o ilginin ve enerjinin neredeyse tamamını almaya başlar, hem de tek bir kelime bile etmeden.
Ama o ağlayınca oluyor.
Bu yüzden eve bir kardeş geldiğinde büyük çocuğun talep etme biçimleri değişiklik gösterebilir. Bağırarak ve ağlayarak taleplerini yerine getirmeye çalışabilir. Bu durum etrafındaki yetişkinleri şaşırtmamalıdır. Bir çocuğun davranışlarını anlamak istediğimizde onun dünyada ne gördüğüne bakmak işimizi kolaylaştırır. Eve gelen yeni bebeğin hayattaki bütün ihtiyaçları bağırdığı ve ağladığı zaman karşılanıyorsa, evin büyük çocuğu da pekâlâ bu deneyimi yaşamak isteyecektir. “Ama o daha bebek, sen abi/abla oldun.” açıklaması böyle zamanlarda sorunu çözmek yerine işleri daha da kaotik hale getirebilir.
Ne yaşadığını anladığınızı gösterin.
Eve gelen bebeğe alışmaya çalışan çocuğa en büyük destek yine evdeki aile bireyleri tarafından sağlanmalıdır. Davranışlarını kontrol etmeye çalışırken ve küçük kardeşinin yaşam fonksiyonlarına bir anlam ararken başta baba olmak üzere herkesin büyük çocukla empatik bir ilişki içinde olması önerilmektedir. “Sanırım onun yaptığı şeyleri anlamak zor, hiç senin yaptıklarına benzemiyor.” demek kardeşini tanımaya çalışan büyük çocuğunuza verebileceğiniz en değerli hediyelerden biri olacak. Böylece anlaşıldığını hissedecek ve rahatlamaya doğru bir adım daha yaklaşacak.