Çocuklar, doğdukları andan itibaren dünyadan topladıkları bilgilerle büyürler. Bu bilgiler bazen bir hayvanın ismi olacak kadar somut bazen de konuşulmadan anlaşılan şeyler kadar soyut olabilir. Çocukların beyin gelişimi gereği beden dilini takip etmek ve bir başkasının bedeninde meydana gelen değişimleri yakalamak kolaydır. Onları zorlayan mesele yakaladıkları değişimi anlayamadıkları zaman başlar.
Aklımızdan geçeni okuyamazlar.
Çocuklar gerçekten değişime duyarlıdır. Sesimiz, mimiğimiz, kol ve bacak hareketlerimizin ritmi onların takibindedir. Gerildiğimizde bunu hemen fark ederler. Üzüldüğümüzde, hiç kaçırmazlar. Keyiflendiğimizde onların da neşesi yerine gelir. Dünyayı bizim üzerimizden yorumladıkları için ebeveynlerinin ortaya koyduğu her şey önemli hale gelir. Yapamadıkları ve yapamayacakları tek şeyse aklımızdan geçenleri tam okumaktır. Kızdığımızı anlayabilirler ama neye kızdığımızı anlayamazlar. Üzgün olduğumuzu hissedebilirler ama üzüldüğümüz şeyin ne olduğunu söyleyemezler.
Basit ve kısa cümlelerle anlatın.
Çocukların bu becerisinin farkında olmak onlara cevap vermemizi kolaylaştırır. “İş yerinde yaptığım işte bir sorun çıktı. O yüzden biraz sinirli hissediyorum.” diyerek çocuğunuzun üzerinde oluşacak duygusal gerilimi hiç yorulmadan azaltabilirsiniz. Bazen gergin ya da üzgün olduğumuzda konuşmak zor olur. Çocuklar bunun sebebini anlamadıkları için cevap bulmaya çalışırlar. Kendi yöntemlerini kullandıkları için yetişkinler bu davranışlarından rahatsız olabilir. Böyle zamanlarda ağzımızdan “Bugün zaten çok kötü bir gün geçirdim. Biraz dur.” gibi cümleler dökülüverir. Bu noktaya gelmeden ne yaşadığınıza dair bir ipucu vermek, çocuğunuzun size göstermeye hazır olduğu anlayışı harekete geçirir. Söz veriyorum.