“Eğer yemeğini yersen, gofret vereceğim.”
“Oynaman için telefonumu vermemi istiyorsan yumurtanı bitir.”
Eğer bu ve benzeri cümlelere aşinaysanız, sizin evde de işler, ödül sistemiyle ilerliyor demektir. Çocuklarla pazarlık yapmaya başlayan ebeveynler çoğunlukla denedikleri diğer yollardan çözüm bulamamış oluyorlar. Baka bir deyişle o kadar çaresiz hissediyorlar ki, çocuklarına istediklerini yaptırmak için mutlaka bir “ödül” vaat etmek durumunda kalıyorlar. En büyük çıkmaza da hep birlikte düşüyorlar.
Ödül sadece “o an” için işlerin çözümü gibi görünür. Çünkü çocuk gofreti yemek için önündeki sebzeyi istemese de yer, telefonu alabilmek için ödevini yarım yamalak tamamlar ya da kitabını hızlı hızlı okur. Uyum gösterdiği her beklentinin karşılığında ödülünü almaya alışır. Artık ödül yoksa istenen şekilde davranmamaya bile başlar. Üstelik artık “Teşekkür ederim.” ya da “Böyle davrandığın için seninle gurur duyuyorum.” gibi övgüler işe yaramamaya, çocuğu motive etmemeye başlar. “İstediğini yaptım, yemeğimi bitirdim. Ödülüm nerede? Bilgisayar süremi uzatmayacak mısın?” gibi beklentiler artar. Ebeveynler ise bu noktaya gelindiğinde sınır koymakta daha da zorlanır.
Günün sonunda ödül kimsenin işine yaramaz. Çocukların ödevlerini yapmak, yemeğini bitirmek, odalarını toplamak, kurallara uymak gibi sorumlulukları olur. Bu beklentiler hemen her günün bir parçasıdır. Çocukların hemen her gün yerine getirmeleri beklenen bu sorumlulukları dışsal bir ödüle bağlamak hem ebeveyni yorar hem de çocuğun sözel övgülerden alacağı memnuniyeti düşürür. “Her yaptığında sana bir şey alamam” noktasına gelmemek ve hararetli bir tartışmanın ortasında kalmamak için ebeveynlerin hem kendilerini hem de çocuklarını ödüllerin yaratacağı kaostan korumaları önemlidir.