2020 yılının mart ayında başlayan evde yaşam süreci hayatın büyük bir gerçeğiyle yüzleşmemize aracılık etti: TEKNOLOJİ. Eğitimin dijital platformlara taşınmasıyla çocuklar, günün büyük bir kısmını ekran başında geçirmeye başladı. Sokağın tehlikeli olması, sosyalleşmenin riski ve alınması gereken tedbirler de eklenince teknolojik aletler çocukların “her şeyi” oluverdi.
Peki aksi mümkün müydü?
2010 yılında tablet ülkemize giriş yaptığında sadece tek bir markanın gücü hakimdi ve henüz her eve bu kadar yayılmamıştı. Alternatif azdı. Uygulamalar sınırlıydı ve yoğunlukta yabancı dilde içerik üretiliyordu. FaceBook’a rağmen sosyal medya kanalları ticari açıdan keşfedilmemişti. YouTube ise hala bugüne kıyasla yaş olarak daha yüksek bir kesime hitap ediyordu. O sırada çocuklar ne yapıyordu? En kötü ihtimalle televizyon izliyorlardı.
Yavaş yavaş roller değişti.
Teknoloji alanında devam eden rekabet tablet ve akıllı telefon piyasasında hızlı bir yükselme yarattı. Alternatifler çoğalmaya başladıkça bu aletlere erişim arttı. Bununla beraber akıllı televizyonların da yarışmaya dahil olmasıyla o kaçınılmaz son geldi. Çocukların bakım vereni teknolojik aletler olmaya başladı.
Çocuklar büyümek ve gelişmek için ilişkiye ihtiyaç duyar.
Pandemi koşullarını hariç tutarak değerlendirip dışarı çıktığınızı hayal edin. Basit bir öğle yemeği yemek için sokaktan geçerken bir yeri beğendiniz ve oturdunuz. Etrafınızda çocuklu masalar var. Bazı çocuklar konuşuyor, bazı çocuklar bağırıyor veya bazıları yemek yemeyi reddediyor. Bir süre sonra başka masalardaki insanlar o anneye “kınayan” bakışlar atmaya başlıyor. Anne utanıyor çünkü çocuğu çevreye rahatsızlık veriyor. Bir çözüm bulunmalı ve çocuk bir an önce susturulmalı. İşte teknolojik aletlerin hayatımıza sinsi ama emin adımlarla yerleşme serüveni böyle başladı. İletişim kurarak ve içinde bulunduğu ilişkiyi geliştirerek kendini kontrol etmeyi öğrenmesini istediğimiz çocuk, bir anda kendini yapay bir araçla “oyalanırken” buldu.
Çocuklar kendilerini kontrol etmeyi öğrenemiyorlar.
Her kriz anında teknolojik aletlerin çocuklar için kullanılması onların kendilerini ifade etme becerilerinin önünde büyük bir engel teşkil eder. Dil ve ifade becerisi yoğun teknoloji kullanımından etkilenen en temel gelişimsel alan olarak kabul edilebilir. Kendini ifade etmekte zorlanan çocukların yoğun olarak öfke kontrolünde de problem yaşadıkları tespit edilmiştir. Çocukların beyni ancak canlılarla kurduğu ilişki sayesinde tam kapasitesine ulaşabilir. Bu yüzden çocukların hayati becerilerini kullanmalarına destek olmak için onların sıkılmasına izin verin. Çocuklar ancak sıkıldıklarında üretebilirler.
Not: Türkiye’de gelişim psikolojisi alanında çalışan akademisyenlerinden Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ve ekibinin teknoloji kullanımı üzerine yaptıkları çalışmalardaki verilerden faydalanılmıştır.